Muş Alparslan Üniversitesi
 
Rektörümüz İmam Hatip Lisesi Öğrencileriyle Hasbihal Etti

Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, İlci İnşaat Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerine konferans verdi.

 

Millî Eğitim Şube Müdürü Bayram Güler, Okul Müdürü Hülya Kayacan ve Müdür Yardımcıları Rukiye Akman, Tarık Akyol ve Fudail Gökarslan ile çok sayıda öğrencinin hazır bulunduğu konferansta hayat tecrübelerinden yola çıkarak Türkiye’nin yakın tarihine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Rektörümüz Prof. Dr. Polat, İmam Hatip Liselerinin misyonu ve vizyonu gibi konular üzerinde durdu.

 

İmam Hatipler İdealist Nesiller Yetiştirdi

12 Eylül darbesini yapanların İmam Hatip Okullarının öne çıkmasını farklı bir maksatla istediklerini söyleyen Prof. Dr. Polat şöyle konuştu: “İmam Hatipler o zamanki rejim tarafından dindarların komünizme karşı kalkan olarak kullanıldığı okullar olarak görülüyordu. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. İmam Hatiplerin açılmasına menfi amaçlarla destek olanlar bir süre sonra İmam Hatip mezunlarının ülkenin geleceği için kendi beklentilerinin hilafına ne kadar da müspet roller oynayacağının farkına vardılar. 

 

İmam Hatipteki hocalarımı hayırla yâd ediyorum. Fedakâr insanlardı. Parasız yatılıda okudum. Sabah ve yatsı namazlarını belletmen hocalarımızla cemaatle kılardık. Etütlerimiz olurdu ve bu hocalarımız bizlere kendi evlatları gibi muamele ederlerdi. O hocalarımla irtibatımı hiç koparmadım. Size İmam Hatipli olmanın ne anlama geldiğini bu zaviyeden anlatmaya çalışacağım. Hocalarla ilişkilerimiz, onlardan aldığımız eğitim ve bu eğitimin bizde oluşturduğu güzel hasletler…

 

Biz İmam Hatipte öğrenci olmayı asla bir başka okulda öğrenci olmak gibi değerlendirmedik. Bunu söylerken lütfen yanlış anlaşılmasın, bütün devlet okulları vatandaşımızın vergileriyle yapılıyor, buralarda okuyan bütün öğrencilerimiz bizim için değerli; fakat İmam Hatiplerde okuyan genç arkadaşlarımızın yüksek idealleri vardı; ideallerimiz vardı ve bunlar olağanüstü, gıpta edilesi ideallerdi. Diğer okullarda okuyan arkadaşlarımızın da idealleri vardı ama onlarınki bu kadar yüksek değildi. İyi bir üniversiteyi kazanıp iyi bir doktor olayım, bir mühendis olayım, bir vali olayım; maaşımı alayım ve rahat bir hayat yaşayayım tarzında ideallerdi. Oysa bizdeki ideal kesinlikle bu değildi.

 

Her sene Filistin’deki mazlum Müslümanlar için bir etkinlik yapardık. Çanakkale Zaferinin her yıldönümünde ümmetin şehitlerini okulumuzda yâd ederdik. Mehmet Akif Ersoy’u ve İstiklal Marşı’nın o bütünleştirici, ümmetçi dilini gündeme getirirdik. Bunları yaparken, liseyi bitirelim, iyi bir üniversiteyi kazanalım, iş hayatına atılıp iyi bir işe ve eşe kavuşalım düşüncesinin çok ötesinde ideallerimiz vardı.

 

“Arkadaşlarımızın Sadece Belli Bir Konuda İneklemesini İstemiyorum.”

İneklemek diye bir tabir vardır. Bu tabir dünyanın pek çok dilinde var olan bir metafordur. İnek ne yapar? Sessiz sedasız yemini yer, başka şeyle meşgul olmaz ve kilolarca süt verir. Bundan hareketle inek, bir çok dilde çalışkanlığın sembolüdür. Sizlerin sadece belli bir konuda ineklemesini istemiyorum. Diyelim ki sadece matematikten, edebiyattan, fizikten 10 alıyor öğrenci; ancak sanat ve spor alanında 0 çekiyor. Biz bunu istemiyoruz. Neden bizde yeterince kaliteli sanatçı yok? Şule Yüksel Şenler gibi bir yazar Necip Fazıl Kısakürek gibi bir düşünce adamı ve Mehmet Akif gibi bir şair neden çıkmıyor aramızdan?

 

Bugün çocuklarımıza tercüme çocuk kitapları okutuyoruz. Bu tercümelerin sahipleri kimler? Bir insanın anlamlar dünyası, öncelikle çevresi ile, en çok da anne babasından dinledikleriyle oluşur. Dolayısıyla çocuklar için yazanlar mutlaka belirli bir arka plandan hareketle yazıyorlar. O çeviri çocuk kitaplarını biraz dikkatle okuduğunuzda bazen Hristiyanlığa ait bir hikâyenin metne yerleştirildiğini bazen sübliminal mesajlar verildiğini fark edersiniz. Peki, bizde neden yeterince yerli ve duyarlı çocuk kitapları yayımlanmıyor? Bu alanda kaliteli yazarlarımızın çok az sayıda çıkmasının sebebi nedir?

 

Sizin içinizden çocuk edebiyatının bize özgün bir dil ve üslupla ortaya koyan arkadaşların çıkması lazım. Bu alanda inekleyen arkadaşlarımızın olması lazım. Bazı arkadaşlarımızın karikatürle meşgul olmasını tavsiye ediyorum. Karikatür o kadar önemlidir ki eğer o kaliteye sahipseniz yeri gelir bir kitapta anlatılabileceklerden çok daha fazlasını çizginizle ortaya koyabilirsiniz. Ya da sinema ve dizi filmler… Peygamberimizin hayatını ya da İslam’ın herhangi bir dönemini şimdiye kadar bu amaçla üretilen filmlerden çok daha nitelikli ve etkili bir şekilde ele alan bir filmin senaryosunda ya da üretiminde imzanız yer alabilir. İran sinemasında birçok kadın oyuncu var. O filmleri izlediğiniz zaman belki de sizi bir ömür boyu etkileyecek mesajlar alıyorsunuz.  ‘Cennetin Rengi’ isimli bir film var. Mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. Âmâ bir çocuğun ruh dünyasına inen o filmin sizi ömür boyu etkileyecek mesajları olduğunu göreceksiniz. Bizim kız öğrencilerimizin arasından da iyi sporcularımız olması lazım. Elbette ki meşru dairede, helal-haram ölçülerine riayet edilerek spor yapılabilir. İran’da bir sürü sporcu kadın var. Onları izlerken gururlanıyorum. Duruşlarıyla insanlara bir mesaj da vererek dereceler elde ediyorlar. Dolayısıyla ben sizin içinizden de mutlaka sporcular çıkmasını istiyorum.

 

“İmam Hatipte Okumanın En Büyük Faydası, Hakikati Görme Bilincini Kazanmanızdır.”

 

Bahse konu alanlarda İmam Hatiplilerin sayısının artmasıyla belki bir on yıl sonra ülkemizde çok büyük değişikliklere imza atılabileceğini söyleyebiliriz. Aksi takdirde ne olur? Gerçek ile hakikat ayırımının yok olduğu bir manasızlık dünyasında kaybolur gideriz. Gerçek ile hakikat arasında nüans var. Gerçek, bir şeyin bize görünen yüzü, nesnelliğidir. Bir olayın ya da olgunun herkes tarafından tespit edilebilen boyutuna gerçek deriz. Hakikat ise ancak ve ancak bir şeyin varlık amacına hizmet edecek şekilde anlaşılmasının karşılığıdır. Benim biyolojik varlığım gerçekliğimdir. Varlık amacıma uygun şekilde yaşamam, yani kulluğum ise hakikatimdir.

 

Melekler nurani varlıklardır. Bizlerse balçıktan yaratılmışız. Gerçekliğimiz itibariyle meleklere kıyasla çok da değerli sayılmayız. Peki, neden yaradılışta meleklere insan önünde secde etmesi emredildi? Tabii ki bizim hakikatimiz için… Şeytan, insanın gerçekliği ile hakikati arasındaki farkı anlayamadığı için emre karşı geldi.

 

İmam Hatipte okuyor olmanız sizi sadece eşyanın gerçekliğiyle ilgili değil insanın hakikatiyle ilgili de farklı bir perspektife sahip olmanızı temin edebilmelidir. Yoksa siz belediye otobüsüne, aşağılamak için söylemiyorum ama çobanın, silaha teröristin, kaleme ahlaksız bir yazarın baktığı gibi bakıyorsanız; kitapları, özellikle de Kur’an’ı sadece yüzünden okuyup ‘Maşallah ne güzel ayetler bunlar’ deyip rafa kaldırıyorsanız, eşyanın ve insanın hakikatine Allah’ın talep ettiği seviyede nüfuz edememişsiniz demektir. İmam Hatipte okumanın en büyük faydası, o hakikati görme bilincini kazanç hanenize yazdırabilmenizdir. İnşallah bu konun kıymetini zamanla çok daha iyi anlayacaksınız.

 

Dünyada bırakıp gideceğimiz şeylerin hiçbiri, en basit değer yüklü davranıştan daha kıymetli değildir; çünkü dünya kadar malımız da olsa hepsini kabrin kapısında bırakıyoruz. Öte tarafa geçerken yanımıza alabileceğimiz bir şey varsa o da iman ve güzel davranışlardır. Bütün imam hatipli arkadaşlarımın bu şuura sahip olarak bu okuldan mezun olmasını ümit ediyorum.”

 

Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, soru cevap faslının ardından İlci İnşaat Kız Anadolu İmam Hatip Lisesinden ayrıldı.