Muş Alparslan Üniversitesi
 
Akademisyenlerimiz Kartepe Zirvesi’nde 15 Temmuz Sürecinde Muş’u Anlattı

Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği Kartepe Zirvesi’ne üniversitemizden üç akademisyen tebliğleriyle katıldı. Ana başlığı “Uluslararası 15 Temmuz ve Darbeler Sempozyumu: Küresel Etkiler, Medya ve Demokrasi” olan organizasyonda, Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Adem Palabıyık, “Darbelerden Demokrasiye FETÖ'den Direnişe: 15 Temmuz Gecesinde Halkı Sokağa Çağıran Sürecin Sosyo-Politik İnşası”, Okutman Hatip Erdoğmuş ile Öğretim Görevlisi Şeyhmus Orkin, “15 Temmuz Darbesine Karşı Kürtlerin Tutumu: Muş Örneği” başlıklı tebliğleri sundu.

 

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde, Kocaeli, İstanbul, Sakarya, Yıldırım Beyazıt ve Uluslararası Saraybosna üniversiteleri ile TRT, Anadolu Ajansı ve Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü tarafından organize edilen Kartepe Zirvesi, 26 ülkeden 187 konuşmacının katılımıyla 26-28 Ekim tarihlerinde Kocaeli’de yapıldı.

 

Düşünür, akademisyen, medya mensubu ve siyasetçilerin katıldığı konferans ve paneller şeklinde gerçekleşen Kartepe Zirvesi’nin onursal başkanlığını Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş üstlenirken eski TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Doç. Dr. İbrahim Kalın ve Avrupa Birliği’nin Genişlemeden Sorumlu Eski Komiseri Gunter Verheugen de birer konferans verdi.

 

“Çağrı gelince, askerden önce sokağa çıktılar.”

Yrd. Doç. Dr. Adem Palabıyık tebliğinde, “15 Temmuz'da bizim dünyadan en büyük farkımız sermayenin etkisinin olmayışıydı, yani ne açlık ne de işsizlik için sokağa çıkıldı.” diye konuştu. Mısır’da yaşananlara dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Palabıyık, “Eğer halk bizde olduğu gibi orada da erkenden sokaklara çıkmış olsaydı belki de Mursi devrilmeyecekti.” dedi.

 

Türkiye'de bir darbe birikimi olduğunu hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Palabıyık şunları söyledi: “Halk hazırdı sokağa çıkmaya. Çağrı gelince, askerden önce sokağa çıktılar. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları geçmişte düştükleri hatalara bu kez düşmek istemedikleri için sokaklara çıkarak darbeye dur dedi.”

 

“Kürt halkı darbeye karşı iyi bir sınav verdi.”

Okutman Hatip Erdoğmuş ile Öğretim Görevlisi Şeyhmus Orkin’in hazırladıkları tebliğin sunumunu Erdoğmuş yaptı. Akademisyenlerimizin tebliğinde şu görüşlere yer verildi: “Darbe öncesi bölgede yaşanan hendek hadisesi bölge insanının PKK’ya ve HDP’ye karşı tutum almasını sağladı. Kürtler neden HDP istemediği halde meydana indi? Ortadoğu’da ve 12 Eylül darbesinde yaşanan tecrübeler halkın böyle bir karar almasında önemli rol oynadı. Adnan Menderes’in asılmasına seyirci ve sonrasında yaşanan darbelere sessiz kalan halk, 15 Temmuz’a seyirci kalmadı.

 

Örgütün sözcüleri özellikle Abdullah Öcalan’ın akıbeti üzerinden darbe girişimi sonrası Türkiye’ye karşı sert açıklamalar yapıp insanları sokağa çağırsalar da halkı hükümete karşı protesto yapmak için sokağa dökemediler. Diğer Kürt partileri de darbeye karşı olduklarını, halkın sokağa çıkmasını doğru bulduklarını açıkladılar. Başta Diyarbakır olmak üzere bölgedeki tüm şehirlerde valilik veya belediye binaları önü olmak üzere halk meydanları doldurdu.

 

Kürt halkı darbeye karşı iyi bir sınav verdi. Devlet ve vatandaş arasında örülen vesayetçi duvarlar kalktığında vatandaşın bayrağına ve ülkesine sahip çıktığı görüldü. Darbenin itibarsızlaştırmaya yönelik söylemlerine kulak asılmadı. Farklı etnik yapısıyla bir mozaik oluşturan Muş’ta 27 gün boyunca insanlar meydanı terk etmedi. Muş’ta ilk gece meydana inenler sadece şahit olmak için değil şehit olmak için inmişti.

 

15 Temmuz ve ertesinde, FETÖ’nün yerleşemediği nadir üniversitelerden olan Muş Alparslan Üniversitesinin tavrı da dikkat çekiciydi. Alana ilk inen, ‘alanları doldurun’ mesajını ilk yayımlayan, 27 gün boyunca sürekli alanları boş bırakmayan, Demokrasi Nöbetlerine her türlü desteği veren, darbe girişimini ilk kınayan üniversitelerden biri de Muş Alparslan Üniversitesi oldu. Nöbet meydanının ilk ezanını Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat okudu. Demokrasi nöbetleri sayesinde gördük ki artık giydikleri cübbeleriyle askeri vesayete selam duran, alkışlayan, ezan ve secdeden rahatsız olan rektörler yoktu.”