Muş Alparslan Üniversitesi
 
Rektörümüz Anadolu İmam Hatip Lisesinde Konferans Verdi

Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, Şehit Davut Karaçam Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi konferans salonunda okulun öğrencilerine konferans verdi.

 

Eğitim sistemimiz, Türkiye'nin dünyadaki yeri ve nasıl bir İHL mezunu olunmalı gibi konuların dile getirildiği programda İl Milli Eğitim Şube Müdürü Bayram Güler, okul müdürü Mustafa Göregen de hazır bulundu.

 

Eğitimin sadece okuldan edinilen bilgilerle sınırlanamayacağını, yapılan her işte halkın ve Hakk'ın rızasının aranması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Polat, şunları söyledi: “Avrupa’da yaşayan da Hz. Âdem’in ve Hz. Nuh'un çocuğudur, Afrika'da yaşayan da... Ama Hz. Âdem ve Hz. Nuh bugün hayatta olsalardı hangimizi kendi çocuğu ya da torunu olarak kabul ederlerdi? Zannediyorum sadece bizleri... 'Biz' ifadesiyle kastım, kendisini yüksek ideallere teslim etmiş, erdemli davranışları hayatının amacı haline getirmiş insanlardır. İman eden, Hakk'a davet eden ve yaptığı her işi güzel yapan insanlar, Kur'ân dilinde en kıymetli insanlardır; esasen bunlar hem iman eden hem de salih amel işleyen inanmışlardır. Amel-i salih, kulun her yaşta her meşgalesini yerli yerince yapma çabasıdır; mesela öğrenci, kılık-kıyafetiyle, oturup-kalkmasıyla, derslere devamı ve çalışkanlığı ile, yani öğrencilik vasıflarının gerektirdiği neler varsa onları en güzel şekilde yapması demektir. İdareciyse idarecilik, ev hanımı ise ev hanımlığı; bu liste böyle uzar gider. Bir okul düşünelim, okul müdürü mesaisine dikkat etmez de canı istediği zaman görevine gelirse, aynı şekilde hizmetli öğlene doğru işe gelip mesai bitmeden işyerinden ayrılırsa ya da kantinde satış yapan esnaf bir gün açıp bir gün kapatırsa orada salih amele uygun iş yapılmış olmaz.”

 

“Biz Koşudan Sonra da Koşan Atlarız”

Hangi iş yapılırsa yapılsın, ona değer yüklemeyen bir bakış açısı o işin anlamını ortadan kaldırır diyen Prof. Dr. Polat; “Diyelim ki dört dörtlük öğrencilik yaptınız; bu da bir başına yeterli gelmez. Sezai Karakoç bir şiirinde şöyle diyor:

 

"Biz hayret eder, kuvvet eder, dudağımızı bükeriz;

Dudağımızı kör makaslarla dilim dilim ederiz

İki tane elimiz var deriz;

Bin tane elimiz olsaydı

Bini birbirinin aynı olurdu deriz.

999 elimiz kağıt gibi yansın,

Bir elimiz güneş gibi dursun.

Biz elbette dudak büker, hayret ederiz.

 

 

Kafamızı kaldırıp bir bakmayız.

Ruhumuzun içinde kar yağar.

Anamızdan doğduğumuz geceden beri

Heybemizi emektar makinelere yükleriz,

Fikirlerimizi tıfıl vinçlere.

İri buğday tanelerinin trenleri yürüttügünü bilmeyiz.

Biz yangında koşuyu kaybeden atlarız,

Biz kirli ve temiz çamaşırları

Aynı zaman aynı minval üzere katlarız,

Biz koşu bittikten sonra da koşan atlarız.”

 

 

İşte bu mısralarda anlatılan 'biz', hayatı dünyadan ibaret görmeyen insanlardır. Dünya sınavının bittiği yerde gerçek sınavın başladığını bilenlerdir. Başarıyı dünya hayatı bittikten sonra da aramayı bilenlerdir. Maalesef ülkemizde hemen her alanda çok başarılı olsak da eğitim konusunda istediğimiz hedefi yakalayabildiğimizi iddia edemeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi, fiziki anlamda çok güzel okullar, sosyal tesisler yaptık, ama içindeki gence buna paralel eğitim veremedik. Peki, bizler nerede başarısız olduk? Dünyanın en iyi matematikçileri Türkiye’den çıkabiliyor. Çok iyi doktorlarımız var. Dünyanın önde gelen inşaat mühendislerine sahibiz. Çok iyi hukukçularımız var. Tüm bunlara rağmen göğsümüzü gere gere eğitimde başarılı olduğumuzu söyleyemiyoruz; neden? Koşup koşup sınav maratonlarını başarıyla tamamlıyoruz; ancak hala bıçak parası almadan ameliyata girmeyen doktorlarımız var. Aklını bir meczuba ipotek eden yüksek bürokratlarımız, unvanlı akademisyenlerimiz, masum halkına silah sıkan pilotlarımız var. Demek ki bizim eğitimde ciddi sorunlarımız var. Demek ki yarışı kazandığımızı zannettiğimiz noktada bize hayatı ıskalatan hatalarımız var.” dedi.

 

“Ringde Dayak Yiyen Hep Bizdik”

"Son üç asırdır Batı dünyasıyla mağlubu olduğumuz bir mücadele içerisindeyiz ve bu rekabet ringde sürekli yumruk yiyen İslam ülkelerinin hali pür melâlini gözler önüne seren sahnelerle dolu." diyen Rektör Polat; “Galip hep onlar, mağlup bizleriz; icatlar ortaya koyanlar hep onlar, ama bunları taklit edenler bizleriz. Teknolojiyi üreten onlar, montajını yapan bizleriz. Dolayısıyla galiplerle mağlupların, hâkim bir kültürle mahkûm bir kültürün mücadelesidir üç asırdır yaşadığımız. Ancak son zamanlarda İslam ülkelerinde yavaş yavaş bir uyanış var; ayakları üzerinde duran, diklenmeden dik durabilen bir İslam dünyası var. Bu uyanışın lider ülkesi de hamdolsun Türkiye’dir. Düne kadar üç yüz milyon dolar almak için 15 saat uçak yolculuğu yapıp Amerika’da IMF kapılarında el açarken bugün IMF’ye milyon dolarlar veren bir ülkeyiz. Kaldı ki dün bu parayı verenler bu kredilerin doğum kontrolü uygulamasında kullanılmasını, asla savunma sanayine harcanmamasını şart koşarlardı. Eskiden yurt dışına gitmek inanılmaz zordu. Birçok makamı ikna etmek gerekiyordu. Danışman hocanızdan, Yüksek Öğretim Kurumu’ndaki (YÖK) ilgili kişiye kadar tüm silsiledeki kişilerden ayrı ayrı izin aldıktan sonra yurt dışına çıkmanıza izin verilirdi. Eskiden uçağa binmek neredeyse bir hayaldi. Ama günümüzde yurt dışına gidebilmek inanılmaz kolay. Bir araştırma görevlisi yurt dışında her hangi bir yerde sempozyuma gidebilmek için sadece dekanlığına iki satır yazı yazıyor. Uçak bileti fiyatları da eskiye kıyasla son derece ucuz. Elhamdülillah, artık devletimizin imkânları çok iyi; yeter ki güzel projeler sunalım, yeter ki kendimizi yetiştirmek için şartları zorlayalım.” dedi.

 

“Farklı Yeteneklerinizi Geliştirmenin Yollarını Arayın”

İnsanların zihinlerine hitap edebilmek için önce yüreklerine dokunulması gerektiğini, bunun içinde alanında kendini yetiştirmiş sanatçılara, sporculara, kanaat önderlerine ihtiyaç olduğunu belirten rektör Polat, sözlerine şöyle devam etti: “Bir akademisyen on kitap yazıyor, bir tanesi bile okunmayabiliyor; oysa bir karikatürist Filistin hakkında bir karikatür çiziyor ve bütün dünya ayağa kalkıyor. Arakan hakkında bir resim ya da etkileyici bir fotoğraf tüm dünyanın ilgisini ve dikkatini çekebiliyor. Çok isterim ki aranızdan yüreklere dokunan sanatçılar çıksın, sporcular çıksın, senaristler çıksın.

Geçtiğimiz günlerde Erzurum’da yeni açılan bir alış veriş merkezinin eğlence kısmına gittik. Küçük çocuklara rol model olarak gösterilen kahramanları görünce inanılmaz üzüldüm; Red Kit, Dalton Kardeşler, Simpson Ailesi gibi bize son derece yabancı kültürlerin rol modelleri masum yavrularımızın körpe dimağlarına ölümcül bir zehir gibi enjekte ediliyor. Tüm AVM’lerimiz aynı şekildedir. Bizde çocuklar için hazırlanan kitaplarda da farklı bir durum yoktur. Çocuk kitaplarında adam öldürme var. Televizyonlarda zombilerin, katillerin resmi geçidi var. Bunlardan kurtulabilmek ve bu milletin çocuklarına ve gençlerine örnek insanları tanıtabilmek için sizlere çok büyük görevler düşüyor. Hangi alana merakınız varsa o alan yönelin ve bu alanlarda en başarılı insanlar sizler olun. Ama şunu unutmayın ki her işte Allah rızasını aradığınız zaman ancak gerçek anlamda başarıyı yakalamış sayılırsınız; aksi takdirde sadece dünya çukuruna toprak taşımız olursunuz.”