Muş Alparslan Üniversitesi
 
Muş Alparslan Üniversitesi Mezuniyet Programları Genel Mezuniyet Töreni ile Sona Erdi

Fakültelerimizin ve yüksekokullarımızın ayrı mezuniyet programlarının ardından düzenlenen 2016-2017 genel mezuniyet töreni, Kongre ve Kültür Merkezinde yapıldı. Törene, Muş Valisi Seddar Yavuz ve eşi Selda Yavuz, Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat ve eşi Nilüfer Polat, Garnizon Komutanı Piyade Albay Cem Karoğlu, İl Jandarma Komutanı Jandarma Kıdemli Albay İsmail Şahin, Rektör Yardımcılarımız Prof. Dr. Abdüllatif Tüzer ve Prof. Dr. İbrahim Erdoğan, üniversitemizin akademik ve idari personeli, öğrencilerimiz ve aileleri katıldı.


İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan törenin açılış konuşmasını üniversitemizin 2016-2017 birincisi Sağlık Yüksek Okulu Hemşirelik Bölümü öğrencisi Seval Karasu yaptı. Başarılı öğrenci, “Mübarek Ramazan ayına denk gelen bu mutlu günde bizleri yalnız bırakmadığınız için hepinize teşekkürlerimi sunuyorum.” diyerek başladığı konuşmasında, Muş Alparslan Üniversitesi’nde okumayı neden tercih ettiğinden bahsetti ve eğitim sürecinde yaşadığı duyguları anlattı. Karasu, “Başka şehirleri tercih edebilir, başka bölümlerde okuyabilirdim; ancak ben, memleketim Muş’ta öğrenim görmeyi tercih ettim. İyi ki bu tercihte bulunmuşum. Üniversitemle, okulumla, hocalarımla, üniversitemizin çalışanlarıyla ve öğrenci arkadaşlarımla kocaman bir ailenin üyesi oldum ve bununla her zaman gurur duydum.” dedi.


Üniversitedeki eğitimin öğrencilerin gelişimine sağladığı katkılara dikkat çeken Seval Karasu, şunları söyledi: “Üniversitemiz bizlere, içimizdeki potansiyeli açığa çıkartacak, bireysel yeteneklerimizi geliştirecek ve insanlık ailesinin hayırlı bir ferdi olmayı mümkün kılacak sayısız fırsat sundu. Hocalarımız bizlere, erdem ve değer yüklü bir hayat sürmenin anahtarı olan doğru bilgiye erişmenin yöntemlerini, yani öğrenmeyi öğretti. Fedakârlık ve hoşgörünün, adap ve ahlakın teorik ilkelerine ve pratik örneklerine, bizler bu yuvada aldığımız eğitim sayesinde vâkıf olduk.”

 

Üniversite birincisinin konuşmasının ardından Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat kürsüye çıktı. Rektörümüz konuşmasında şunları söyledi: "Sayın Valim! Hanımefendiler! Sayın Garnizon Komutanım! Sayın Jandarma Alay Komutanım! Pek aziz hocalarım! Basınımızın güzide temsilcileri! Sevgili mezunlarımız ve mezunlarımızın çok değerli aileleri ve yakınları! Muş Alparslan Üniversitesi, 2017 yılı genel mezuniyet törenimize hoş geldiniz diyor, sizleri saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum! Hayat dediğimiz imtihan dünyasının bir başka etabına adım atan ve yarının sürprizlerine karşı yüreklerinde ürkek bakışlı bir güvercinin tedirginliğini taşıyan genç kardeşlerimizin, bizi hiçbir etkinliğimizde yalnız bırakmayan siz değerli hemşerilerimizin ve kıymetli hocalarımızın huzurunda konuşmanın heyecanı ile genç kardeşlerime seslenmek istiyorum.

 

Sevgili gençler,

 

Akıl, irade ve eylem üçlüsünün insan davranışlarını belirlediği kadim zamanlardan beri atalarımız ve bizler, varoluşumuzun gerçek anlamını arayıp bulmak telaşındayız. Bu arayışın her bir insan için eşit derecede endişe ve umut kaynağı bir motivasyon unsuru olduğunun sanırım hepimiz farkındayız. Esasen bizi diri tutan bu kaynak, her toplumun ilerlemesi için zorunlu olan erdemli hayat arayışıdır. Erdemli hayat, hayatın değerini fark etmekle başlayan uzun ve çileli bir yolculuk tecrübesidir. Bundan olsa gerek erdemli hayatın ilk ışığı olan bir çocuğun dünyaya gelişi; anne-babası, ailesi, ülkesi ve dünya için göz aydınlığıdır. Her çocuk umut yüklü bir yarın muştusu, her genç güvenle bakabileceğimiz bir gelecek müjdesidir.

 

Erdemli hayat, her şeyden önce bir adanmışlık öyküsüdür. Kendisini yüksek değerlere adamış olanlar, hayatlarını anlamlı kılmak için himmetin zebûnu olan gayrete meftûn olmuşlardır. Mutlak hakikatin son kitabı Kuran, yüksek değerlerden oluşan erdemli hayatı “güzel bir söz, değerli bir kelam” olarak tanımlar. Güzel söz, hepimizin kendisinden sonrası için bıraktığı bir yâd-ı cemil, ardıllarımızın bizim için dile getirdikleri bir kelam-ı nefistir. “Görmüyor musun, Allah nasıl bir misal verdi?! Makul ve meşrunun hâkim olduğu, rezilettense faziletin tercih edildiği, vicdanlarda mâkes bulan doğru, sağlıklı, hayırlı bir güzel söz; kökleri sımsıkı yere tutunmuş, gıdasını tertemiz topraktan alan, gövdesi üzerine sapasağlam doğrulmuş, dalları göğe uzanan, diri mi diri bir ağaca benzer. Kendisini var edip yerden bitiren Rabbinin koyduğu yasalara uygun olarak o ağaçtan her mevsim ürün devşirilir. (Değişmeyen gerçeği) düşünüp dersler çıkarsınlar diye Allah insanlara (işte böyle) misaller verir.

 

Sevgili gençler,

 

Erdemli bir hayat, her şeyden önce diğergamlık duygusuyla kaim olur. Kişisel derdini hayatının tek amacı haline getirip başkalarının sorunlarına kulaklarını tıkamış insan, insanlık tanımının dışına çıkmış varlıktır. Artık onun yırtıcılıkta sırtlanları, zulümde Nemrut’u, azgınlıkta Firavun’u ve kibirde Şeytanı geride bırakması an meselesidir. Milyonlarca siyah Afrikalının açlığın pençesinde, on binlerce Ortadoğulunun bombaların ve kurşunların tehdidinde, binlerce gencimizin uyuşturucu batağında ayakta kalma mücadelesi verdiği bir dünyada, tek başına erdemli olmanın anlamı var mıdır? Doğan Cüceloğlu hocamızın ifadesiyle, ben, sen bilincinin beninden, biz bilincinin benine çıkamamış insanlar, erdemli hayattan bahsedemezler. Sencil ya da bencil insan olmaktan bizcil insan olma düzeyine ulaşamazlar; çünkü ben beni kendisini merkeze koyar ve diğer tüm insanları kendi varoluşu için bir araç görür. Sen ve siz beni sadece verilen emre itaat eder ve kendi hayatını değersizleştirir. Oysa biz beni farklı bir varoluş biçimidir. Kendisini büyük insanlık ailesinin mütevazı bir üyesi ve emektarı görür. Onun için mutluluk, çoğu zaman büyük bir hikâyenin küçük bir parçası olduğunda güçlü yaşanır. Ben benindeki gurur ve kibir arttıkça zalimliği büyür, sen benindeki eziklik arttıkça kişiliği silinirken biz benindeki hoşgörü ve tevazu arttıkça erdem üstüne erdem katılır insanlık hamurumuza...

 

Sevgili gençler,

 

Dünyada ilimden değerli hiçbir kazanım yoktur. Eşya (şeyler), bizzat onlar hakkında bilgi sahibi olunmakla varlık dünyamızda yer ve anlam kazanırlar. Bilgi, varlığa da bize de ontolojik anlamda değer katar. Bilgi, üretilebilen ve yenilenebilen bir olgudur. Ancak bilginin üretilebilmesi, ona dışarıdan bir gözle bakılmadan mümkün olmaz. Einstein, “Hiçbir sorun onu ortaya çıkaran bilinç düzeyi ile çözülemez.” derken bunu kast etmektedir. Sorunların çözümü, o sorunları var eden paradigmalardan azade kalmadıkça başarılamaz. İşte bu yüzden bilim adamı çağının ve toplumunun belirlemelerinden, yaygın kanaatlerin yönlendirmelerinden ve aklın dışarıda tutulduğu tabulardan bağımsız düşünmek zorundadır. Cehalet bunlara sıkı sıkıya bağlı kalmayı talim eden bir muhafazakârlığı öngörürken ilim, bulaşıcı hastalıktan kaçar gibi kaçılmasını ister bunlardan… Cehalet dünyanın en ölümcül ve en bulaşıcı hastalığı iken ilim, tarihin görüp görebileceği en değerli şifadır.

 

Kıymetli öğrencilerim,

 

Değişen dünyanın farkına varamayanlar değişmeyen dünyaları ile birlikte tarihin çöplüğüne atılırlar. İnsanlığın hayrına olan her değişim aklen makul, dinen meşrudur. “Evreni anlamaya insanoğlunun gücü yetmez” diyen ilkel dönem anlayışlarının yerini bugün “kâinatın özü benim ve ben bu kâinatı anlamak ve imar etmek için yaratılmışım” diyen düşünce almıştır. “İnsan neyin iyi ya da kötü olacağını bilemez” diyen kadim düşüncedense “insanın iyi ya da kötü hakkında doğruya en yakın görüşü tespit edebilecek mekanizmalarla donatıldığı” düşüncesini artık benimsiyoruz. Düne kadar birey devlet için yaşarken bugün devlet ancak bireyin varlığına anlam kattığında saygın kalabilmektedir. Eğitimde ezberciliğin ve tekrarın yerini bugün analitik ve özgün düşünce almıştır. Gerçekte bu yöntemlerin her biri tarihin her döneminde eskiyen ve yeni kalan düşüncelerin tekil tezahür biçimlerinden ibarettir. Gençlik; yenilenen, yenileyen, yeni kalabilenin sembolüdür. Fikirler de böyledir. O sebeple gençler, köhnemiş kafaların tedavülden kalkmış fikirlerinin demagogları değil, kendileri gibi genç kalan fikirlerin samimi takipçileri olmalıdırlar.

 

Sevgili gençler,

 

Bilgi, taşıması hiç de kolay olmayan azim mesuliyettir. Mesuliyet, insandaki hüzün ve mutluluk duygularının en önemli belirleyicisi olup bu karara hükmedilen mahkeme salonu vicdandır. İnsan için en büyük ceza vicdan azabı olduğu gibi en büyük mutluluk da vicdan rahatlığıdır. Mutluluk, kafanızı yastığa koyduğunuz anda ritmik atan kalp atışlarınızı dinlerken dünyanın en tatlı uykusuna dalıp gidivermenizdir. Vicdan, içimizde yaşayan, bizi bizden iyi tanıyan, yanlışımızı hiç çekinmeden yüzümüze söyleyen gerçek dostumuzdur. Vicdan, cahilin hiç tanımadığı hâkim, âlimin hiç unutmadığı hakemdir. Bugünden sonra sizler eğitim aldığınız alanların vicdanlıları olarak büyük bir mesuliyet yüklendiniz. Mütehassısı olduğunuz alanlarda yapacağınız bilinçli yanlışlar, sizi hem kendi iç dünyanızda hem de ma’şeri vicdanda hâkiminiz ve hakeminiz karşısında mahkûm edecek, yaptıklarınızı vicdansızlık olarak damgalayacaktır. Yeryüzünde vicdan sahibi bir sesin egemen olması için lütfen çok çalışınız!

 

Sevgili öğrenciler,

 

Ailelerinizin kıymetini biliniz; çünkü onlar rahat uyumanız için uykularından oldular; siz aç yatmayasınız diye çoğu zaman boş mideyle uyudular. Sınavda başarılı olamadınız, sakladıkları gözyaşları ile babalarınız ağladı. Yavuklunuza kavuşamadınız, acısını anneleriniz çekti. Suçunuzu sizin yerinize tokat yiyen kardeşiniz üstlendi. Canınız dondurma çektiğinde o günkü harçlığını size ablanız verdi. Hiçbir anne-baba evladı işsiz-güçsüz, evsiz-barksız, mutsuz-umutsuz, amaçsız-idealsiz yaşasın istemez. Onların kıymetini bilmek, daha duyarlı olmak, daha fazla çalışmak ve daha iyi iyi yerlere gelmek gibi hepsi de nihayetinde sizin faydanıza olan işleri yapmakla mümkün; lütfen onları üzmeyiniz! 

 

Sevgili kardeşlerim,

 

Geçen yıl mezuniyet töreninde ifade ettiğim şu cümlelerle sözlerime son vermek istiyorum! Hocalarınız olarak bizler, verdiğimiz notlarla belki de sizleri üzdük; eksik bıraktığımız bazı hizmetler sebebiyle belki de sükût-ü hayale uğradınız. Her dara düştüğünüzde yanınızda olamadık; belki sizleri Türkiye’nin en donanımlı dersliklerinde okutamadık; ancak şuna emin olabilirsiniz ki elimizden gelenin en iyisini yapmak için samimiyetle, ivazsız-garazsız çalıştık. Kurulduğu günden bu yana Muş Alparslan Üniversitesine emek veren her akademisyen her idareci her hizmetli her güvenlikçi, görünen ya da görünmeyen her kahraman, siz çok daha fazla kazanımlar elde edin diye çok çalıştı. Bizler sizlere her zaman yüreğimizi açtık ve kendi hayatlarımızdan fedakârlık ederken sizin için hiçbir fedakârlıktan kaçınmadık. Bundan sonraki hayatınızda hangi makam ve mevkide olursanız olunuz; alnınız açık, başınız dik şekilde Muş Alparslan Üniversitesi mezunu olduğunuzu ifade ediniz. Bugüne kadar yaşadıklarınızı yaşadınız, gördüklerinizi gördünüz. Hatalar yaptınız, telafisi çoğu zaman mümkündü. Ertelediniz, yetiştirilmesi söz konusuydu. Aç kaldınız, umursamayabildiniz. Üzüldünüz, unutabildiniz. Üzdünüz, affedildiniz. Ancak bundan sonra hata yapma şansınız yok denecek kadar az. Ertelemeler geçmişte kaldı. Affetmeniz de affedilmeniz kadar güç. Düne kadar tüm sorunlarınızı elle tutabiliyor, parayla değerlendirebiliyor, bir kararınızla bir dünya kurup ikinci bir kararınızla o dünyayı yıkabiliyordunuz. Ancak unutmayınız ki hayatı değerli kılan, hayatla kurduğunuz mahiyet ilişkisidir. Bundan sonra keyfiyeti üzerinden takdir edilen bir hayatınız olacak. Bir insan yetiştirebilecek misiniz? Bir insan ki, yüzlerce yıl sonra bile adı anıldığında herkes ayağa kalksın. Bir eser üretebilecek misiniz? Bir eser ki aradan asırlar da geçse ilim adamları onu referans vermeden bir başka eser kaleme almaya cesaret edemesin.

 

Umutlarla geldiğiniz bu güzel yuvadan umutlarla yarınlara uçurduğumuz genç kardeşlerim! Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz! Hoşça gidiniz, sefalar bulunuz! Allah’a emanet olunuz!"

 

Rektörümüzün konuşmasının ardından bir selamlama konuşması yapan Vali Seddar Yavuz ise şunları söyledi: “İnsan hayatında belirli dönüm noktaları vardır. Bu dönüm noktaları başarılı ve mutlu olup olamayacağımızı belirliyor. 7 ila 18 yaş aralığı fevkalade önemli bir yaş aralığı. Eğitimle refah düzeyi arasında da bir irtibat olduğu malumdur. TEOG, LYS, KPSS ve diğer sınavlarla çocuklarımız büyük bir stres altına giriyor. Mezuniyet de doğurduğu beklentilerle başlı başına bir stres kaynağı olabiliyor. Burada dikkat çekmek istediğim nokta, bu stresi nasıl yöneteceğiz?


Ben çok iyi yönetebildiğimizi sanmıyorum. Sınavlarda sürekli yarıştırdığımız insanlarımızın bu konuyla yeterince baş etmeyi beceremediğini ve sorunlar yaşadığını gözlemliyorum. Mevki, makam sahibi insanlarımızın yeterince hoş görü sahibi olamadığına, çabuk sinirlendiğine, müzakere edemediğine şahit oluyorum. Dolayısıyla benim gençler için en fazla üzerinde durmak istediğim konu budur. Stres karşısında kontrolü kaybetmemeye dikkat etmelisiniz. Ailelere de sesleniyorum. Lütfen çocuklarınıza destek olun. Onların üzerinde yeteri kadar stres var. Onların hayatta başarılı olmalarını istiyorsanız üzerlerine fazla gitmeyin.


Lütfen kişisel gelişim kitapları okuyalım. Toplum olarak kişisel ilişkiler konusunda ciddi zaaflarımız olduğunu biliyoruz. Genel olarak toplumsal sorunlarımızı çözmede de kişisel sorunlarımızı çözmede de çok başarılı değiliz. Bunun sebebi öyle sanıyorum ki reaktif insanlar olmaya başlamamızdır. Yani karşılaştığımız bütün sorunların sebebinin dış koşullar ya da çevremizdeki insanlar olduğunu düşünüyoruz. Oysa meydana gelen sorunlar bizim az ya da çok etkimiz olmadan açığa çıkmaz. Burada reaktif değil proaktif bir davranış kalıbının benimsenmesi fevkalade önemlidir.


Kendimize güven konusunda yeterli miyiz, bunu da sormalıyız. Genç nesillerin kendilerini ifade etmekte ciddi sorun yaşadığını görüyorum. Okullara gittiğimde daha selamlaşırken bana hitap etmekte sorun yaşıyorlar. Sonra konuştuğumda heyecanlandıklarını söylüyorlar. Demek ki bazı davranış kalıpları oturmamış. İletişim çağında iletişimsizlik yaşıyoruz. Eskiye göre daha fazla iletişim aygıtına sahibiz ama yeterince iletişim kurabiliyor muyuz, kuşkuluyum. Sosyal medyadaki ve akıllı telefonlarla kurulan iletişim sanal… Bunu aşabilmek bakımından üniversitenin önemli bir payı var.


Zaman zaman komisyonlarda mülakatlara katılıyorum. Gençlerin tutumlarına bakıyorum. Yani kapıdan girişine, oturuşuna, kalkışına, nezaketine dikkat ediyorum. Bütün sorulara doğru yanıt verse bile yeterli olgunlukta olmadığını düşündüklerimi almıyorum. Dolayısıyla bu konuların da geliştirilmesinde fayda olduğuna inanıyorum.


Mikro denizlerden çıkıp dünyaya küresel bakabilmemiz gerekiyor. Bu bakış açısına sahip olamazsak ciddi sorunlarla karşılaşıyoruz. Hem özel hayatımızda hem toplumsal anlamda sorun yaşıyoruz. Daha hoş görülü ama fikrini de dirayetle savunabilecek bir insan yapısına kavuşmamız gerekiyor. Bu ise elbette ki bilgiden geçiyor.


Bu üniversiteyi bugünkü hâline getiren ve son dönemde büyük gelişim göstermesini sağlayan sayın rektörümüze, çok kıymetli hocalarımıza, bu şehrin aktörlerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Üniversitenin bu şehir için nimet olduğunu, bu şehrin kalkınmasında önemli bir lokomotif olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu duygu ve düşüncelerle gençlerimize hayatta başarılar diliyorum. Onların ailelerine, sağlıklı ve huzurlu bir yaşam diliyorum. İnşallah evlatlarının mürüvvetlerini de görürler. Hem iyi bir eş hem iyi bir iş sahibi olmalarını gönülden diliyorum.”


Vali Seddar Yavuz’un konuşmasının ardından üniversitemiz genelinde dereceye giren öğrencilere protokol üyeleri tarafından diploma, plaket ve hediye takdimine geçildi. Üniversitemiz üçüncüsü, İslami İlimler Fakültesi İlahiyat Bölümü öğrencisi Dilan Akkuş, ikincisi Sağlık Yüksek Okulu Hemşirelik Bölümü öğrencisi Medine Aktaş ve birincisi Sağlık Yüksek Okulu Hemşirelik Bölümü öğrencisi Seval Karasu diplomalarını Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat ve eşi Nilüfer Polat’tan aldılar. Başarılı öğrencilerimize plaketlerini Garnizon Komutanı Piyade Albay Cem Karoğlu takdim ederken, hediyelerini ise Vali Seddar Yavuz ve eşi Selda Yavuz verdi.


Tören, üniversitemizi birincilikle bitiren Sağlık Yüksek Okulu Hemşirelik Bölümü öğrencisi Seval Karasu’nun mezuniyet kütüğüne plaka çakmasının ardından bütün dekanlarımızın ve müdürlerimizin sahneye çıktığı toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.