Muş Alparslan Üniversitesi
 
Fen Edebiyat Fakültesi Mezuniyet Töreni Yapıldı

Üniversitemizdeki akademik birimlerin 2016-2017 mezuniyet törenlerinin sekizincisi, Fen Edebiyat Fakültesi (İİBF) mezunları için Kongre ve Kültür Merkezinde yapıldı. Törene rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, Rektör Yardımcısı ve Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdüllatif Tüzer, Genel Sekreterimiz Harun Demir, akademik-idari personelimiz ile öğrencilerimiz ve aileleri katıldı.

Fakülte birincisi Kürt Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu Bahar Aslan’ın konuşması ile başlayan program, öğretim elemanları adına Prof. Dr. Tamella Aliyeva’nın ve ardından Rektör Yardımcısı ve Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdüllatif Tüzer’in konuşmaları ile devam etti. Sonrasında Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat’ın kürsüye davet edildiği mezuniyet töreni, dereceye giren öğrencilere ödül takdimi, hatıra fotoğrafı çekimi ve kep atma seremonisi ile son buldu.

Öğrenciler adına bir konuşma yapan fakülte birincisi Bahar Aslan şunları söyledi: “Bölümümüzün ilk mezunları arasında yer almaktan ve burada bulunmaktan büyük bir kıvanç duyuyorum. Kürt Dili ve Edebiyatı bölümüne girdiğim ve böyle güzel bir bölümde okuduğum için ayrıca mutlu olduğumu belirtmeliyim. Bölümüme ilk başladığımda ana dilimi ve kültürümü bildiğimi sanıyordum. Kürt kültürünün ve edebiyatının zenginliğini, çeşitliliğini ve derinliğini gördükçe bölümüme daha fazla ısındım ve bu benim motivasyonumu daha da artırdı. Bu süreçte üzerimde emeği olan ve yardımlarını esirgemeyen tüm hocalarıma ve güzel aileme teşekkürlerimi sunuyorum. Ve elbette başarı ancak Allah’ın yardımıyladır.”

Bölüm birincisi Bahar Aslan’ın ardından kürsüye davet edilen Prof. Dr. Tamella Aliyeva konuşmasına “Bugün en güzel gün, en duygusal gündür.” diyerek başladı. Prof. Dr. Aliyeva şöyle konuştu: “Sanki dündü, bugün salonda gördüğümüz, kendilerine güvenen, dimdik duran, yarına umutla bakan gençler çekine çekine fakültenin dersliklerine adım attılar. İlk ders günü onlar heyecanlı, hocaları heyecanlı… Öğrenciler düşünürlerdi, ‘Öğrenebilecek miyiz?’ Oldu. Başardılar. Onlar da hocaları da... Başaramasalar bugün onurla, gururla cübbelerini giyip keplerini havaya atmayacaklardı. Başardılar. Hocalarından aldıkları cesaretle başlardaki çekingenlikleri kayboldu. İlk günlerde hocalarıyla konuşurken elleri titreyen, yanakları kızaran gençler artık kendilerine olan güvenleriyle ayakları üzerinde dimdik durabiliyorlar.

İyi notlar aldıklarında havaya uçtular. Düşük not alınca üzüldüler, bütünlemeye kaldılar. Üniversitenin duvarları arasında her zaman sevinci ve kederi bir arada yaşadılar. Yüksek puanlarda ailelerini aradılar. Aşağı puanlarda elleri telefona gitmedi. Üniversitenin duvarları onların her anına tanıklık etti. Bu duvarların dili olsaydı her öğrenci hakkında bir öykü anlatırdı.

Öğrenci velisi olmak ne kadar zordur? Aynı zamanda ne kadar şereflidir. Her zaman onların dilinden ‘Kızım üniversitede, oğlum üniversitede’ sözünü duyuyoruz. O zaman onların gözünde ilahi bir nur, kutsal bir ışık olur. Muş’taki anne babaların kaygısı uzaklardan gelen öğrencilerin velisinden daha farklıydı. Onların evladı yanlarındaydı. Uzaktan gelen öğrencilerin anne babaların ise yürekleri evlatlarının yanındaydı. O heyecanlı günler geride kaldı. Biz bugün o velilerin yüreklerini onlara geri verdik ama bize emanet ettikleri evlatlarını onlara geri vermeyeceğiz. Diplomalarını alan gençleri devlete, millete vereceğiz.

Bize böyle ahlaklı, akıllı, güler yüzlü, ilme değer veren, hocalarına saygı gösteren, okuduğu üniversitenin şerefini gölgelemeyen öğrenciler verdikleri için velilere teşekkür ederiz. Biz de onlara dersliklerde bilgi verdik. Lazım geldiğinde kendi odalarımızda ferdî dersler verdik. Dertlerini bize anlattılar, yardım etmeye çalıştık. Bir sözle geniş bir aile olduk. Hiç demedik ki başka işlerimiz var. Zaman zaman onlara teşekkür ettik. İyi ki geldiniz üniversitemize, iyi ki öğrencimiz oldunuz.

Ben ekimde geldim üniversiteye. Onlarla ekimden bu yana bir arada oldum. Sanki onlar beni yıllarca tanıyormuş gibi sarıldılar bana. Ben de aynı sevgiyle ve saygıyla kucakladım onları. Evladım gibi sevdim, gerçekten çok sevdim onları. Güler yüzleri, tatlı dilleriyle bu bölgeye uygun güzel tavırlarıyla beni hayran ettiler.

Mezunlarımız azimli çocuklardır. İnanıyorum ki onlar öğretmen olmak, yüksek lisans ve doktora için girdikleri sınavlardan da onurla çıkacaklar. Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde öğretim üyesi olacaklar. Sizlere fakültemizin en yaşlı hocası olarak birkaç tavsiyede bulunmak istiyorum. Nerede olursanız olun işe başladığınızda, dört sene üniversite okuyan, sömestrlerde sizlerden daha fazla heyecanlanan, yemeyip yediren anne babalarınızı hiç unutmayın. Gelip ziyaret etmek imkânınız olmasa bile telefon açın. Hoş sözlerle yüreklerini okşayın.

Üniversite bitti, kitap okumak da bitti demeyin. Kitaplar elinizden düşmesin. Hz. Ali ne güzel diyor: ‘İnsan beşikten mezara kadar okumalıdır.’ ve ‘Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesiyim.’ Hocalarınızı unutmayın. Senede bir gün, sadece bir gün bayramda seyranda, üç kelime söz yeterli: ‘Bayramınızı kutlarım hocam.’

İşinize azimle sarılın. Okuldaysanız öğrencilerinizi sevin ve sabırlı olun. Acele etmeyin. Sabır bütün kapıların anahtarıdır.

Biz sizi unutmayacağız. Gözüm gözünüzden uzak olsa da gönüllerimiz birdir. Yolunuz ve bahtınız açık olsun sevgili öğrencilerimiz. Dilinizde Allah kelimesi, sırtınızda yüce Allah’ın eli olsun. Evinizde güneş, yüzünüzde gülüş oynasın.”

Büyük alkış alan Prof. Dr. Tamella Aliyeva’nın konuşmasının ardından kürsüye davet edilen Rektör Yardımcısı ve Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdüllatif Tüzer ise şunları söyledi: “Bugün burada ailelerin büyük desteğini görmek bizi ziyadesiyle mutlu etti. Öğrencilerini yalnız bırakmadıkları için bütün velileri tek tek tebrik ediyoruz.

Üniversite olarak öğrencilerimize bir aile ortamı sunmaya çalışıyoruz. Bütün hocalarımız öğrencileriyle tek tek ilgileniyor. Bu açıdan evlatlarının burada eğitim gördüğü dört yıl boyunca hiçbir ailenin gözü geride kalmamıştır. Bu bizim açımızdan gurur vesilesidir.

Şunu belirtmek isterim ki gün geçtikçe her anlamda büyüyen bir üniversiteyiz. Çevre üniversitelere göre daha iyi ölçülerde büyüdüğümüzü de belirtmeliyim. Nitelik bakımından çok iyi hocaları istihdam ediyoruz. Bu öğrencilerimize de yansıyor. Her şeyin maddiyatla ölçüldüğü bir devirde çocuklarınızı böyle bir ilim yuvasına gönderdiğiniz için sizlere teker teker teşekkür ediyorum.”

Rektör Yardımcısı ve Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdüllatif Tüzer’den sonra kürsüye davet edilen Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat şöyle konuştu: “Yüzdük yüzdük sonuna geldik diyor öğrenci arkadaşlarımız ama yarından sonra düşünmeye başlayacaklar acaba sonuna mı geldik yoksa yeni bir başlangıçta mıyız? Sanırım ikisi de doğru.

Tamella hocamız duygusal bir konuşma yaptı. Gerçekten hocalık çok farklı bir duygu. Çünkü hocalık meleklerin yollarına kanat serdiği insanlara hizmet etmek anlamına geliyor. Öğrencinin karşısında konuşurken mümkünse önünüzü ilikleyerek konuşun. Derse girerken saçınız, sakalınız, kıyafetiniz düzgün olsun. Bu sizin öğrenciye olan saygınızdır. Tabii aynısı öğrenciler için de hocalarına karşı geçerlidir. Bizim aldığımız terbiye şuydu bir büyüğümüz konuşurken geriye yaslanıp yatıyormuş gibi onu dinlemeyiz. Son derece edepli, mütevazı, dikkatli, başka şeylerle meşgul olmaksızın hocaları dinlemek lazım.

Hocalarımızın öğrencilerine gösterdikleri bu nezaket, bu dikkat, bu hassasiyet aslında öğrencilerinden bekledikleri büyük hedeflerle alakalıdır. Meleklerin ilim öğrencisinin önüne kanatlarını sermesi, aslında Cenabıhakk’ın o öğrencilerden gerçekleştirmelerini beklediği büyük hedeflerle alakalıdır.

Ailelerin bu törene gösterdiği ilgi için ben de teşekkür etmek istiyorum. Çok güzel bir sahne bu. Birinci olan arkadaşımız Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünden bir arkadaşımız. Bundan belki bir on yıl kadar önce bu bölümün açılması gerektiği noktasında bazı yazarlar, çizerler bir şeyler karalarken birçok insan buna karşı çıkıyordu. Bizim vefa borcumuz olan bir insan var. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bu konuda çok büyük riskler aldı. Görünen ve görünmeyen riskler alarak bu bölümün açılması gerektiğini düşündü. Yaptığımız hemen her toplantıda, bir araya geldiğimiz her mahfilde Kürt Dili bölümlerinin olduğu yerlere ilişkin Sayın Cumhurbaşkanımızın hassasiyetini görüyoruz. Bu hassasiyet Yükseköğretim Kurulunda da var diğer devlet birimlerinde de var.

Arkadaşlar inşallah bu bölümün mezunlarıyla ilgili güzel gelişmeler olacak. Şunun altını özellikle çizmek lazım. Mezun arkadaşımız konuşurken aklımdan bir film şeridi gibi yaşadıklarımız geçti. Rum suresinde Allah’ın mucizelerinden bahsedilir. Allah’ın insan söz konusu olduğu zaman en büyük mucizesi aslında insanın yoktan var edilmesidir. Rum suresi de bununla ilgili ayetlerle başlar. Daha sonra Cenabıhakk’ın çeşitli mucizeleri sıralanır.

Orada anlatılan ikinci mucize ise bizim kendi nefsimizden, varlığımızdan ülfet edebileceğimiz, dostluk kurabileceğimiz varlıkların yaratılmasıdır. Yani kadın ve erkeğin yaratılması bir mucize olarak zikredilir. Daha sonra göklerin ve yerin yaratılmasından bahsedilir. ‘Sizin dillerinizin ve renkleriniz farklı farklı olması da Allah’ın mucizelerindendir.’ Ayet şöyle devam eder, ‘Kuşkusuz bu anlatılanlarda dinleyenler için büyük nimetler vardır.’ Demek ki bir mucizenin mucize oluşunu derk etmek, onun ne kadar değerli bir şey olduğunu anlamak da bir bilgi gerektiriyor. Çünkü cahil insan bunun kıymetini bilemiyor.

Sizler, o ayetlerde anlatılan mucizelerin her birini temsil ediyorsunuz. Felsefeden mezun olan arkadaşımız, Allah’ın insanlara vermiş olduğu akıl mucizesinin tezahürüdür. Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun arkadaşımız, Allah’ın insanlara vermiş olduğu başka bir mucizenin tezahürüdür. Cenabıhak mucizelerinin tezahürünü kullarının eliyle gerçekleştiriyor. Mesela ayette deniyor ki ‘Ben hasta olduğumda şifa veren O’dur’. Allah ‘O’ zamirini kullanıyor. İşte ‘Rızkı veren O’dur.’ deniyor. Sadece yaratma ve öldürme fiilleri söz konusu olduğunda zamir kullanmıyor, orada doğrudan yaratan ve öldüren Allah’tır diyor.

Allah, kulları üzerindeki nimetlerini çeşitli vesileler üzerinden var eder ama vesileleri tanrılaştırmasın diye insanlar, der ki bunun gerçek faili Allah’tır. Erişmiş olduğumuz nimetlerin çeşitli vesilelerle bize ulaştığının farkındayız. Faili mutlak olanın Allah olduğunu hiçbir zaman unutmayın. Tahsilli insanlar, ilimde belli bir seviyeye gelmiş insanlar bu hakikatin en çok farkında olması gereken insanlardır.

Öğrenci arkadaşlarımızdan beklentimiz odur ki yarın öğretmen olduğunuzda küçük dağları ben yarattım havasında olmayınız. Allah size ilim gibi bir nimet verdi, o nimetin şükrünü eda edeceksiniz ve mütevazı olacaksınız. Bir köylü karışınıza geldiği zaman onunla dalga geçmeyecek; onun irfanı, hayat tecrübesi önünde saygıyla eğileceksiniz. Okuma yazma bilmeyen bir büyüğünüz sizinle oturup konuştuğu zaman size olan sevgisi daha çok artacak. İyi ki bu çocuğu okuttuk; gönderirken bu kadar değildi, okuyup gelince daha bir olgunlaşmış, daha bir ayakları yere basar olmuş diyecek. Yüksek makamlara gelebilirsiniz, doçent olabilirsiniz, profesör olabilirsiniz, ama insanlarla konuşurken ukala bir şekilde konuşuyorsanız; eliniz cepte yahut bacak bacak üstüne atarak konuşuyorsanız, kusura bakmayın boşa okumuşsunuz. Biz bütün öğrenci arkadaşlarımızdan kelimenin tam anlamıyla adam olmalarını bekliyoruz; çünkü siz adam gibi adamlardan, hocalarınızdan böyle gördünüz. Eğer böyle görmediğiniz hocalarınız olmuşsa nasıl davranılmaması gerektiğini de öğrenmiş oldunuz.

 

 

Muş Alparslan Üniversitesi, 10.000 civarında öğrencisi olan yeni bir üniversite. Bunu bir süre 15.000 seviyesinde tutmak istiyoruz. Yeni bölümlerimiz açıldıkça sayı yükselebilir. Öğrencilerimiz hangi sosyal şartlardan, hangi siyasi kimlikten, hangi mezhepten olursa olsun, hangi dünya görüşünü tercih ederse etsin bizim için fark etmiyor. Biz sınıfa girdiğimizde öğrenci bizim öğrencimizdir, kardeşimizdir. Biz onun abisiyiz, kardeşiyiz hepsi bir tarafa, biz onun hocasıyız.

Sizlerden de insanlara ve teşrik-i mesaide bulunduğunuz öğrencilerinize aynı tutum ve davranış içerisinde muamelede bulunmanızı istiyoruz. Gittiğiniz yerlerde, göreve geldiğiniz mevkilerde insanları asla ayrımcı bir bakış açısıyla değerlendirmeyiniz. Onlar size emanet edilmişlerdir. Emanet kelimesi, Allah’ın büyük anlamlar yüklediği bir kavramdır. İnsan, emaneti yüklenebilen en cezur ve en kıymetli varlıktır. Dağların taşların yüklenmeye korktuğu imtihan emanetini insan yüklenmiştir. Hz. Peygamber veda hutbesinde kadınlarla ilgili ne dedi? ‘Kadınlarınıza hayırla muamele edin. Onlara iyi davranın; çünkü siz onları Allah’ın emaneti olarak aldınız.’ Emanet kavramı Allah'a izafe edilerek kullanılıyor. Muhammedü'l-Emîn ifadesindeki emin de aynı kökten gelir. Müslüman, kendisine her şeyi emanet edebileceğiniz insandır. Sevgili öğrenciler şimdi biz size bir emanet veriyoruz. Bize büyüklerimizin, hocalarımızın emanet ettiği ilim mirasını şimdi siz devralıyorsunuz. Bu mirası siz de kendinizden sonrakilere layığınca verirseniz gün gelir öğrencileriniz size Allah razı olsun der. Bunlar insan öldüğünde bile sevabı devam edecek sadaka mahiyetinde güzelliklerdir.

Buradaki bazı arkadaşlarınızı ölene kadar belki bir daha görmeyeceksiniz; çok sevdiğiniz arkadaşlarınız da dâhil... O yüzden bu günlerin kıymetini bilin. İrtibatınızı asla koparmayın. Dünya küçük. Bir gün tekrar karşılaşırsınız. İnşallah dostluklarınızı devam ettirirsiniz.

Dil ve ALES konusunda kendinize hedef belirleyerek yüksek lisans konusunda çalışmalarınıza hız verin. Öğrencilerimizin %10’u bile bu hedefi tuttursa bu 1.000 kişi demektir. Türk akademyası için oldukça iyi bir rakam. İnşallah mezunlarımızdan bunu bekliyoruz. Gözünüz aydın olsun.”

Konuşmaların ardından fakülte başarı sıralamasında ilk üçe giren öğrencilere diplomalarının ve hediyelerinin takdim edilmesine geçildi. Fakülte üçüncüsü Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünden Cihan Kaynar’a diplomasını ve hediyesini Yrd. Doç. Dr. Nevin Turan verdi. Fakülte ikincisi Felsefe bölümünden Sibel Oğuz’un diplomasını ve hediyesini Prof. Dr. Abdüllatif Tüzer verirken, fakülte birincisi Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünden Bahar Aslan’a diplomasını ve hediyesini Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat takdim etti.

Bölümlerde dereceye giren öğrencilere ödül takdimi ve hatıra fotoğrafı çekimi ile devam eden mezuniyet töreni, Kongre ve Kültür Merkezinin önündeki kep atma seremonisi ile sona erdi.