Muş Alparslan Üniversitesi
 
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Mezuniyet Töreni Yapıldı

Üniversitemizdeki akademik birimlerin 2016-2017 mezuniyet törenlerinin yedincisi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) mezunları için Kongre ve Kültür Merkezinde yapıldı. Törene rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, Genel Sekreterimiz Harun Demir, akademik-idari personelimiz ile öğrencilerimiz ve aileleri katıldı.

Mezuniyet töreni İİBF Dekanı Prof. Dr. Abdullah Kıran’ın konuşması ile başladı. Prof. Dr. Abdullah Kıran konuşmasında şu hususlara değindi: “Bu sene fakültemiz üçüncü dönem mezunlarını veriyor. Artık bizim de diğer üniversiteler gibi gurur duyacağımız bir mezun kitlemiz var. Bizler sizi kendi kanatlarınızla uçmak için gerekli bilgiye sahip olarak mezun ediyoruz. Tecrübeyi de iş hayatında zamanla kazanacaksınız. Sizi çok iyi günler, çok iyi bir gelecek bekliyor.

Bizim işimizde umut en önemli olgudur. Hayat yolculuğunun en değerli unsuru umudu asla yitirmemektir. Hayat yolculuğunda durduğunuz, durakladığınız, yön değiştirdiğiniz, geriye çekildiğiniz, hedef değiştirdiğiniz anlarda umut size yol gösterici olacaktır.

Muş Alparslan Üniversitesi’nden almış olduğunuz eğitimin ve birikimin diğer üniversitelerden hiç de aşağı olmadığını belirtmek isterim. Aristo, ufak bir Makedonya kenti olan Stageira'dan Atina'daki akademiye girerek Platon'un en parlak öğrencilerinden biri olduğunda 17 yaşındadır. Akademiye girdiğinde diğer öğrenciler Aristo’yu hor görürler, taşradan geldi diye… ‘Ne anlar felsefeden, hikmetten’ diye aşağılarlar. Fakat sonradan bir ateş parçasıyla karşı karşıya olduklarını anlarlar. Hocası Platon, ona Yunanca akıl anlamına gelen Nous adını vermiştir. Dolayısıyla taşra deyip kendinizi asla geride görmeyin.

Bu fakültede girdiğiniz ilk derste mutlaka sizlere söylemişimdir, dünyaya açılmak, evrensel bir kimliğe sahip olup gerçek bir üniversiteli olmak için dil öğreniniz. Kendinizi asla sadece kendi dilinize hapsetmeyiniz. Emin olun ki hiçbir şey için geç değildir. Ben bu işi başaracağım diyerek kendinize güvendiğiniz anda sizi engelleyecek hiçbir güç yoktur.

Sevgili gençler mezuniyetiniz bizi duygulandırıyor. Öte yandan seviniyoruz da… Sizi dünyanın herhangi bir yerinde hayata tutunmuş vaziyette görmek bizi öylesine mutlu edecektir ki… Bana göre hoca olmanın en büyük avantajı da budur. Sizi iyi yerlerde, güzel yerlerde görmek istiyorum. Bunun için gerekli birikime sahipsiniz.

Bizim amacımız sizin ufkunuzu açmaktı. Bu işte başarılı olduysam sizin başarınız benim başarımdır. Sizlere mutluluklar diliyorum. Asla ve asla umutsuzluğa kapılmayın. Kendinizi geliştirin ve stratejik bilgilere ulaşmaya çalışın. Elinizde değerli bir bilgi olduğunda dünyanın öbür ucundan onu almaya gelenler olacaktır. Teşekkür ediyorum.”

“Özgül ağırlığınız yoksa nereden mezun olduğunuzun anlamı yoktur.”

İİBF Dekanı Prof. Dr. Abdullah Kıran’ın ardından kürsüye davet edilen Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat ise şöyle konuştu: “Abdullah hocamız kulaklara küpe olacak nasihatler verdi. Ben de onun bıraktığı yerden devam etmek istiyorum. Hocam üniversitemizden bahsederken burayı bir taşra üniversitesi olarak düşünüp özgüvensizliğe düşmemenizi tavsiye etti. Bunun altını birkaç kere çizmek lazım. Özgül ağırlığınız yoksa nereden mezun olduğunuzun anlamı yoktur. Özgül ağırlığınız yoksa dünyanın en tanınmış üniversitelerinden de mezun olsanız manası yoktur. Bunu biz akademisyen alımlarımızda sıkça yaşıyoruz. Sadece Türkiye’nin değil dünyanın tanınmış üniversitelerinden mezun bazı adaylar oluyor ki o arkadaşları sınava tâbi tuttuğumuzda hayal kırıklığı yaşıyoruz. Bunun aksi de sıkça karşılaştığımız bir durumdur. Bazen öyle adaylar geliyor, mezun olduğu yeri duyunca suratınız ekşiyor ama o aday öyle bir kâğıt veriyor ki hayret ediyorsunuz.

Dereceyle üniversite sınavlarını kazanan bir öğrencimiz şu an araştırma görevlimiz olarak çalışıyor. Daha dün bir mezunumuz yanıma geldi. Üç yılda fakültesini dereceyle bitirmiş, ALES puanı gayet güzel, yabancı dili iyi ve bu kardeşimizin hem annesi hem de babası yok. Bu arkadaş Muş Alparslan Üniversitesi mezunu. Bu şekilde başarılı ve gayretli başka arkadaşlarımız da var.

Sakın çalışmayı bırakmayın. Size bu konuda iki örnek vermek istiyorum. Cârullah ez-Zemahşerî isminde büyük bir tefsir âlimi var. Fakir bir aileden geliyor. Küçük yaşta da bir bacağını kaybetmiş. Babası ona rahatça yapabileceği bir meslek olan terziliği öneriyor. Fakat o ilme meraklı. Öyle ateşin bir zekâsı var ki nerede bir ilim meclisi varsa engelli hâliyle oraya gidiyor. Hazar’ın Güneydoğusunda yaşayan bu âlim, tam yedi defa Hacca gidiyor.  Mu’tezili olmasına rağmen ehlisünnet tarafından da saygı duyulan büyük bir tefsir âlimidir ve bütün ümera yani yöneticiler onun ayağına gitmiştir. Akademik ve entelektüel anlamda özgül ağırlığınız yüksek olursa kesinlikle aranan bir insan olursunuz. Kovanda balınız olsun, Yemen’den size arı gelir.

Size önce son derece zor şartlar altından eğitim alan fakir bir âlimi örnek verdim, şimdi de zengin bir âlimi örnek vereceğim: Muhammed bin Cerîr Taberî. Bu zatın ailesi çok zengin, geniş arazileri var. Fakat onun parada pulda gözü yok. Hayatının hiçbir döneminde parayı önemsememiş. Hatta ilmin peşinde koşmak onda bir saplantı hâline gelmiş. Zengin çevresine rest çekmiş. Evlenmemiş de. Bağdat’ta ilim adamlarının oturduğu bir semtte ikamet etmiş. Burada da bize bir ders var. Demek ki okuyan, yazan, araştıran, ilim, irfan sahibi insanlarla düşüp kalkacağız. Onların olduğu yerlerde ikamet edeceğiz. Onlarla teşrîkimesâide bulunacağız. Arkadaşlarımız bizi ayaklarımızdan aşağı çekmeyecek, mümkünse kollarımızdan tutup yukarı yükseltecek.

İşte Taberî de ulemanın bulunduğu bir mahallede yaşıyor ve ölene kadar da ilimle meşgul oluyor. Tefsirinde on binlerce rivayet var, hepsini de hafızasında tutuyor. Ailesinden ötürü iyi bir gelire sahip olmasına rağmen lüks ve şatafat içinde değil son derece mütevazı bir hayat yaşıyor. Az yiyor, az uyuyor ama bedenine de bakıyor ve spor yapıyor. Taberî’nin biyografisini incelerken en çok bu detay beni etkiledi. Acaba neden spor yapıyor, yemesine içmesine dikkat ediyor diye düşündüm. Bazı eserlerinde gördüm ki şöyle diyor: ‘İlim adamının bir nefes daha fazla yaşaması aslında Allah’ın ona emridir.’ Çünkü ilim adamına bütün dünya muhtaç. O sadece kendisi için yaşamıyor, insanlık için yaşıyor. O yüzden İslam’da ölümü arzu etmek son derece kötü bir taleptir. Çünkü Müslüman insanlığı yaşatmak için var. O zaman toplumun okuyan yazan insanları çok daha değerli.

“Türkiye, Türkiye’ye sığmayan bir ülkedir.”

Sizler mezunsunuz. Mezun, kendisine izin verilmiş olan anlamına geliyor. Okumuş olduğunuz alanda, o alanın gereklerine uygun istihdam neredeyse ona mezunsunuz. Biz bütün dünyaya ilan ediyoruz ki bu arkadaşlar İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde eğitim almış, alanlarındaki yetkinlikleri kullanmalarına tarafımızdan izin verilmiş insanlardır. Bu yetkinliklerden bir an geriye düşmemeniz lazım. Her gün daha ileriye gitmeniz lazım.

Diller Allah’ın mucizesidir. Hiçbir dil diğerinden daha az değerli değildir. Bütün diller değerlidir ama bazı diller daha işlevseldir. O zaman diller arasında buna göre bir sıralama yapabiliriz. Yoksa dillerin faziletini tartışmıyoruz. Bugün dünyada ilk beş, on dil hangisi ise ve siz kendinizi bu dillerden hangisine daha yatkın görüyorsanız lütfen o dili öğrenin. Artık Türkiye, Türkiye’ye sığmayan bir ülkedir. Türkiye, Türkiye’den daha büyük bir ülkedir. Yeryüzünün dört bir tarafında insanlar bize bizden daha fazla ümit bağlamış durumdalar. Bunu bilerek hareket etmemiz lazım.

Bütün ailelerimizi tebrik ediyorum. İnşallah çocuklarımız tez zamanda bir işte istihdam olurlar. Allah onların bahtını açık eylesin. Çocuklarımıza salih ve saliha eşler nasip etsin. Onlara da vatanına ve milletine bağlı evlatlar nasip etsin.”

Konuşmaların ardından fakülte başarı sıralamasında ilk üçe giren öğrencilere diplomalarının ve hediyelerinin takdim edilmesine geçildi. Fakülte üçüncüsü Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden Veysel Açıktepe’nin diplomasını ve hediyesini Prof. Dr. Cevad Selam verdi. Fakülte ikincisi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümü öğrencisi Mehmet Kutlu’nun diplomasını ve hediyesini İİBF Dekanı Prof. Dr. Abdullah Kıran verirken, fakülte birincisi İşletme bölümünden Hüseyin Bozbey’e diplomasını ve hediyesini Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat takdim etti.

Dereceye giren öğrencilere diploma ve hediye takdiminin ardından öğrencileri temsilen kürsüye davet edilen fakülte birincisi Hüseyin Bozbey, konuşmasına ona bu onuru nasip eden Allah’a şükrederek başladı. Bozbey şunları söyledi: “Ben elimden geleni yaptım ve çalıştım. Sorumluluklarımı yerine getirdim. Fakültemizin İşletme Bölümünün ilk mezunları olarak gururluyuz. Üniversitemizde geçirdiğimiz dört yıllık süreçte belki şartlarımız farklı üniversitelerdeki kadar iyi değildi. Fakat onların çoğunda olmayan sıcak bir yuvamız oldu. Dostluk, arkadaşlık ve sevgi bağıyla bağlanma imkânı bulduk. Zaman zaman kırıldık ama bu bile sevgimizi pekiştirdi. Olumsuz olaylardan bile bir şeyler öğrendik. Hocalarımızla sıcak ilişkiler kurduk. Öğrettikleri her şey için onlara minnettarım.
 
Bütün arkadaşlarıma özellikle bölüm arkadaşım Seren Toplu’ya teşekkür etmek istiyorum. Bizler farkında olmadan birbirimizi inşa ettik. Burada geçirdiğimiz yıllar için ailelerimize de çok şey borçluyuz. Bana kattıkları her şey için onlara çok teşekkür ediyorum. Arkamızda koca bir çınar gibi duran, varlığıyla güven veren babama ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Onun şahsında bütün babaların babalar gününü de kutluyorum.

Mezuniyetle birlikte sorumluluğumuz daha da arttı. Galiba daha zor bir hayat bizi bekliyor, çünkü herkes böyle söylüyor. Bugün mezun olan bütün arkadaşlarımla birlikte hayırlı bir meslek sahibi olmayı nasip etmesini yüce Allah’tan niyaz ediyor, ülkemiz ve insanlık için faydalı işler yapma imkânına kavuşmayı diliyorum.”
 
Bölümlerde dereceye giren öğrencilerin diplomalarını almasıyla devam eden mezuniyet töreni, Kongre ve Kültür Merkezinin önünde keplerin atılmasıyla sona erdi.