Muş Alparslan Üniversitesi
 
Rektörümüz Muş Milli İrade Nöbetinde

Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, darbe girişimine karşı Milli irade nöbeti için dün akşam ilimiz meydanlarını dolduran halkla bir araya geldi. Darbe girişiminden bu yana üniversite personelimizin de aktif olarak katıldığı nöbette, Rektörümüz Prof. Dr. Polat, Ziraat bankası önünden başlayarak vatandaşlarla birlikte Belediye binasına kadar bayrak açarak kol kola yürüdü. Rektör yardımcıları Prof. Dr. Erdal Necip Yardım ve Prof. Dr. İbrahim Erdoğan, Genel Sekreter Orhan Keskintaş’ın da eşlik ettiği yürüyüşe, Vali Seddar Yavuz, Belediye Başkanı Feyat Asya ve il protokolünden birçok isim katıldı.

Vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği gecede, rektörümüz katılımcılarla çay eşliğinde milli birlik ve beraberlik üzerine sohbet etti. Vali Yavuz ve Belediye Başkanı Asya’nın da birer konuşma yaptığı gecede, Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat’ta halka hitaben bir konuşma gerçekleştirdi. Konuşmasına “Eğilme” şiirini okuyarak başlayan Rektörümüz Prof. Dr. Polat, Atatürk Havalimanında, Vatan Caddesinde, Kızılay’da ve Bingöl’de katıldığı demokrasi nöbetlerinde Muş Halkının selamını hürriyet, izzet ve iman mücahitlerine ilettiğini, İstanbul, Ankara ve Bingöl’den Muş halkına selamlar getirdiğini söyledi.

Konuşmasında bu ülkede darbe yapmayı gerektirecek bir durum olmadığını, tüm kurumların ayakta olduğunu, tüm merkezlerin çalıştığını belirten rektörümüz Prof. Dr. Polat, dünya büyük bir buhran altında iken ekonomimizin çok sağlam olduğunu, çevremiz ateş çemberindeyken bizde huzurun hâkim olduğunu, kimsenin hayat tarzına müdahale edilmediğini vurguladı.
Rektörümüz verilen mücadelenin iman mücadelesi ve namus mücadelesi olduğunu belirterek bu halkın darbeye karşı çıkarken evden abdestini alarak koşa koşa şehit olmaya giden bir halk olduğunu ve bu halkın Türkiye’yi Libya olmaktan, Anadolu’yu Suriye olmaktan kurtardığını ifade etti.

Konuşmanın ardından belediyeden valiliğe kadar yine kalabalık bir kortejle halkla kol kola yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüşte rektörümüze vatandaşlar tarafından yoğun ilgi gösterildi. Yürüyüşün tamamlanmasının ardından vatandaşlarla fotoğraf çektiren rektörümüz Prof. Dr. Polat, vatandaşlarımızla sohbet ederek katılımlarından ve desteklerinden dolayı teşekkür etti. Gecenin sonunda Rektörümüz Prof. Dr. Polat, valilik önünde nöbete katılan halka İl Emniyet Müdürlüğü’nün ikramı olan çorbayı Belediye Başkanı Asya ile beraber dağıttı.

Rektörümüzün darbe karşıtı konuşmasının tam metni:

 

Aziz Muş halkı!

 

Değerli kahramanlar!

Allah’ın İslam ümmetine lütfettiği bu aziz milletin onurlu evlatları!

Mithat Cemal Kuntay bakın sizlere nasıl sesleniyor:

 

EĞİLME
Zincirin altınsa da hattâ, koparıp kır!

Susmak ne demekmiş, yere göğe haykır!

 

Vicdan bile duymaz, çıkmazsa bir âhı,

Sessiz kölelerdir, yaratan binbir ilâhı.

 

Elbet put olurlar, öpülen eller, etekler,

Elbet öpen oldukça, olur öptürecekler!

 

Hürriyet, o en son şerefindir, onu satma!

Bir Tanrı yeter, kendine bin Tanrı yaratma!

 

İnsandaki dört tane ayak devrini bilme!

Mahvolsa eğilmezdi baban, sen de eğilme!.. 

 

Değerli kardeşlerim!

Cuma günü Atatürk havalimanında, Cumartesi Vatan caddesindeki Emniyet müdürlüğü önünde, Pazar günü Kızılay’da ve dün Bingöl meydanında değerli Muş halkının selamını hürriyet, izzet ve iman mücahitlerine ilettim.

Bugün de Muş meydanında sizlere İstanbul’dan, Ankara’dan, Bingöl’den; mücahit kardeşlerinizden selamlar getirdim.

Ey kahraman millet!

Verdiğiniz mücadele bir iman mücadelesidir!

Verdiğiniz mücadele, bir namus mücadelesidir!

Verdiğiniz mücadele, bir haysiyet ve şeref mücadelesidir!

Mübarek olsun. Yüz bin defa tebrikler. Davanız daim, mücadeleniz kaim olsun.

Müjdeler olsun ki bugün sizler cennetin en itibarlı konukları olmaya adaysınız!

Müjdeler olsun ki bugün sizler Çanakkale’de şehit olan Kerküklü, Bağdatlı, Diyarbakırlı, Edirneli, Aydınlı şehit dedelerinizin yüz akısınız!

Müjdeler olsun ki bugün sizler, ata yadigârı bu tertemiz vatanın tertemiz yürekli, onurlu insanlarısınız.

Halkına füze atan alçaklara yazıklar olsun!

Yunan’a kelepçe taktıran onursuzlara yazıklar olsun!

Düşmana atması gereken mermiyi Müslüman kardeşine sıkmak için saklayan hainlere yazıklar olsun!

İsrail askerlerinin Filistinli kardeşlerimizin evlerine girdiği gibi Marmaris’te otele girip Cumhurbaşkanımızı arayan sefillere yazıklar olsun!

Darbeye bayrak açan bu davanın neferlerini küçümseyenlere yazıklar olsun!

Aziz kardeşlerim!

Bu milletin taşıdığı iman, mensubu olduğu din, rehberi kabul ettiği kitap, ardından gittiği peygamber bellidir. Bizler imansız değiliz! Dinsiz değiliz! Kitapsız değiliz! Peygamber’siz değiliz.

Bizim kıblemiz Kâbe’dir, yönsüz olamayız!

Bizim karakterimiz İslam’dır, kimliksiz olamayız!

Bizim Rabbimiz Allah’tır, O’nsuz yapamayız!

Eyyyy Gazi Meclisimize bomba yağdıranlar! İmanınız yerinde mi bir bakın!

22 yaşındaki İslam Hukuku öğrencisi Yasin kardeşimizi katledenler! Dininiz hala yerinde mi bir bakın!

Özel Hareketlerde komutayı teslim etmeyip darbeci bir generali tereddüt etmeden alnından vuran, daha sonra eşkıya güruhu tarafından canice katledilen Niğdeli Başçavuş Ömer’in katilleri! Rehberiniz Kuran mıdır; yoksa siz kitapsız mısınız?

Külliye önündeki masum canlara füze yağdıran jetlerin ve helikopterlerin pilotları! Sizlerin rehberi Hz. Muhammed midir; yoksa Jony midir Hans mıdır? Nasıl gözünüzü kırpmadan bu kadar büyük katliamlar yapabildiniz? Hiç mi vicdanınız sızlamadı? Evlatlarınız, eşleriniz, anneleriniz, babalarınız hiç mi gözünüzün önüne gelmedi?

Genç oğlu, “Baba gitme! Kurşun yağdırıyorlar karşıdan!” diye bağırdığında, “Evladım, ben bugün kaçarsam, yarın senin yüzüne nasıl bakarım?” diyen yaşlı babayı yere uzatanlar, siz hangi babanın çocuklarısınız?

Size bundan sonra geceleri de rahat yok! Çünkü yol kenarındaki bariyerlere tankla sıkıştırarak bedenini ikiye ayırdığınız masumlar ölene kadar vicdanlarınızı rahatsız edecek!
Sizi bu dünyada bekleyen hesap ne kadar ağır olursa olsun fark etmez; ama öbür tarafta adl-i ilahi için şimdiden hazır olun; çünkü o hesap çok daha ağır olacak!
Kardeşlerim! Tek dişi kalmış canavarın, sözde medeniyet sahibi Batı’nın gazetelerine de bir bakın!
Ne diyormuş Batı medyası: Gösterilerde dini sloganlar varmış… Ne olacaktı? Hıristiyan ilahileri mi bekliyordunuz? Pop müziği mi çalacaktık? Çok yaşa Obama! Çok yaşa Merkel! Çok yaşa Hollande mı diyecektik? Laiklik tehlikedeymiş... Türkiye tehlikeli sularda geziyormuş… Hadi oradan! O tehlikeli sular bizim yurdumuzda bulunmaz; o sular ancak sizin gibi karanlık adamların coğrafyasında bulunur. Peçeli Müslüman kadınlara metroya girme yasağı koyan siz değil misiniz? Minarelerin boyları iki katlı binaları geçemez diyenler siz değil misiniz? Suriye’den gelen mazlum Müslüman kadınlara bozuk paralar atıp üzerine bevleden alçaklar siz değil miydiniz? Erdoğan diktatörmüş… Eğer Cumhurbaşkanımız bir diktatör olsaydı, bu kadar cüretkâr konuşabilir miydiniz? Diktatör olsaydı, ailesine karşı bunca aşağılamalara, bunca hakarete rağmen hukuka sığınır mıydı? Diktatör olsaydı, bu halk onu bu kadar bağrına basar mıydı? Diktatör olsaydı, yıllarca diktatörlerden çekmiş olan İslam dünyasının, mazlum coğrafyaların umudu, ışığı, geleceği olur muydu? Diktatör olsaydı, her türlü oyuna rağmen Esed diktatörüne hayır der miydi?

YALANCILAR! İKİYÜZLÜLER! TATLI SU SAZANLARI! KARAKOLDA DOĞRU SÖYLEYİP MAHKEMEDE ŞAŞANLAR! SÖZ KONUSU VATANSA, DİNSE, İMANSA KALAN HER ŞEY BİZİM İÇİN TEFERRUATTIR!

 

Aziz Muş halkı!

Size soruyorum: Bu ülkede darbe yapmayı gerektirecek ne vardı? Tüm kurumlarımız ayakta ve güçlü! Tüm merkezlerimiz çalışıyor! Dünya büyük bir buhran içindeyken bizim ekonomimiz sağlam! Çevremiz ateş çemberinde iken bizde huzur hâkim! Ülkemde kimsenin başörtüsüne dokunulmaz! Kimsenin hayat tarzına müdahale edilmez!

Peki, ne oldu da birdenbire darbe ihtiyaç haline geldi? Ne oldu da demokrasi havarisi Batı, bir anda darbecilere değil, darbeye darbe vuran millete parmak sallamaya başladı? Ey çok yüzlü Batı! Seni biliriz! Niyetini biliriz! Hedefinin farkındayız!

Sizler değil misiniz darbeci Sisi alçağına sarayda öğle yemeği veren? Siz değil misiniz bu darbeci ile “açık kanal dostluk ilişkisi kurmayı düşünüyoruz” diyen? Yine siz değil misiniz “Mısır büyük bir ülke ve Fransa için önemli bir ortak” diyen ve hemen ardından milyar dolarlık silah anlaşması yapan?

 

Aziz Muşlular!

Bugün, tanklar altında ezilen kardeşlerimiz cennetten bize bakarak tebessüm ediyor. Darbe emrine karşı geldiği için başındaki darbeci tarafından katledilen onurlu askerlerimiz bizlere gururla bakıyor. Tehditlere karşı yılmadan meydana çıkan bu ülkenin evlatları bu tehdide gülüyor. Külliye’nin önünde bombalarla parçalanan cesetlerin sahipleri bize alkış tutuyor. Rabia meydanında şehit edilen Esma Biltaci bacımız cennetteki konağından ayaklanıp gelmiş, aramızda geziyor. “Düşman arabaları cesetlerimi çiğnemeden bu şehre giremez” diyerek Antep girişinde şehit olan Şahin Bey gururla size bakıyor. Bu aziz millet tankın önünde geri adım atmadı. Bu aziz millet uçakların füzelerini alay ederek karşıladı:

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;

O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,

Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,

Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler...

Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat îman?

Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?

Çünkü te'sis-i İlâhî o metîn istihkâm.

 

Değerli kardeşlerim!

Ahirette cennete gidenlerden sadece şehitler dünyaya yeniden dönmeyi ve yeniden şehit olup ölmeyi isterler. “Ne olursun Allah’ım, bize bu fırsatı bir kez daha ver” derler.
Ey kardeşlerim! Ey Allah’a yürekten inanmış olanlar! Sizler de bu onurlu ölümü isteyin Rabbinizden. İnşallah Rabbim herkese bu lütuf ile ihsanda bulunur.

Aziz hemşerilerim!

Müminler ümitsiz olamaz!

Müminler izzetsiz olamaz!

Müminler bugün can derdine düşemez!

Müminler bugün korkak olamaz!

Müminler bugün geri adım atamaz!

Müminler bugün halkı vuran diyene itaat edemez!

Müminler İslam dünyasının ve mazlum dünyanın ümidi olan bu ülkeyi alçaklara teslim edemez!

Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer inanıyorsanız, en üstün olan sizlersiniz!

İnanın ki bu halk aziz bir halktır!

Bu halk darbeye karşı çıkarken, evden abdestini alarak koşa koşa şehit olmaya giden halktır!

Bu halk, Türkiye’yi Libya olmaktan, Anadolu’yu Suriye olmaktan kurtaran halktır.

Bu halk, İslam coğrafyasını yıkılmaktan birkaç saatte kurtaran halktır!

Bu halk dünya mazlumlarının son umudu olan coğrafyanın bel bağladığı halktır! 

“Bu ümmetin evveli mi yoksa ahiri mi faydalıdır bilinmez” diyen Nebi’nin müjdelediği halktır bu!

Bu halkın elleri değil, ayakları öpülür!

 

Sayın Cumhurbaşkanımız!

Uçağın füzesine göğsünü siper eden gençlere, tanklar altında ezilen dedelere Üstün Hizmet Madalyası verin ve onları Çanakkale’nin en mümtaz tepelerinde ilelebet misafir edin!

Değerli dava arkadaşlarım! Kıymetli mücahitler! Kuvva-yı Milliyeciler!

Sözlerimi bir dava erinin, ömrünün yarıdan fazlasını bu ülkenin aydınlık günleri uğruna zindanlarda geçirmiş bir hürriyet kahramanı olan Necip Fazıl’ın dizeleriyle bitirmek istiyorum:

Mehmedim sevinin başlar yüksekte!

Ölsek de sevinin eve dönsek de

Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!

Yarın elbet bizim elbet bizimdir!

Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir!

 

Hepinize saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum. Allah'a  emanet olun!