Muş Alparslan Üniversitesi
 
Rektörümüz “I. Uluslararası İmam ve Hatipler Konferansı”na Katıldı

 


Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) ve Suudi Arabistan merkezli “Hey’etü'l- Alemiyye li’l- Mesâcid (Dünya Camiler Birliği)” tarafından 20-30 Nisan 2016 tarihinde İstanbul'da gerçekleştirilen ve ana teması “İmam ve Hatiplerin Aşırılık, Radikalizm ve Terörle Mücadeledeki Rolü” başlıklı “I. Uluslararası İmam ve Hatipler Konferansı” açılışında bir tebliğ sundu. İnancımızın ibadete döküldüğü mekânlar olan camilerimiz ve toplumun dini eğitim ihtiyaçlarının karşılanmasında çok önemli bir vazife ifa eden din görevlilerimiz ekseninde içerik ve usul yönünde beklentilerin tartışıldığı toplantıya Türkiye’den Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat’ın yanı sıra Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz ve İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Rahmi Yaran iştirak etti. Dünyanın farklı ülkelerinden 200 katılımcının sunum yaptığı konferansa “İmam ve Hatiplerin Toplumsal Birliği Sağlamadaki Rolleri” başlıklı bildiri ile katılan Rektörümüz konuşmasında şu hususlara dikkat çekti:


“İnsanlık bir arayış içerisindedir. Uzun zamandır yaptığım konuşmalarda, ilgilendiğim insanlarda ve sohbet ettiğim gençlerde tanık olduğum en korkutucu ve aynı zamanda en ümit verici gerçek, insanların, özellikle gençlerin bir arayış içerisinde olduğudur. Varlığın menşeine, mevcudiyetine ve akıbetine dair soruları olan insanlar, hizmet derdi taşıyan misyon sahiplerine büyük imkânlar tanımaktadır. Teknolojiyle meşbu insanlık, varlığını derununda hissettiği, ama ne olduğunu bilemediği bir sona doğru koşuyor. Sebebini bilemediği korkuların kaynaklık ettiği kaygılar, yarına dair beklentilerin karamsar tablolar olarak insan aklını esir almasına sebep oluyor. Varlığını doğru tanımlayamadığı müddetçe bu belirsiz son insanoğlunun gözünde bir heyulaya dönüşüyor ve amaçsız yönelişleri onu okumuş bir katil, tahsilli bir sahtekâr, zengin bir görgüsüz haline getiriyor. Buna bir çözüm önerisi getiren dinler, hatta dinlerin semavi olmayanları, özü itibarı ile hakikatten ve toplumsal uzlaşıdan sapmış insanları hakikate ve toplumsal uzlaşıya çağırıyor. Her dinin savunageldiği mottolardan biri, ‘Kendin için istemediğini başkaları için de isteme; kendin için istediğini başkaları için de iste’ şeklinde tebellür eden altın kuraldır. Yahudiliğin çok önemli din adamlarından Rabbi Hillel; ‘Kendin istemediğin şeyi başkaları için de isteme; işte Tevrat budur, gerisi yorumdan ibarettir.’ derken bunu kast ediyordu. ‘İyilik, ruhunun sükûn bulduğu, kalbinin kendisiyle huzura erdiği şeylerdir; günah ise bunun tersidir. Fetva vericiler fetva da verse durum değişmez.’ diyen Hz. Peygamber buna vurgu yapmıştır. Kur’an bunu bir adım öteye taşımış ve kendin için istediğinden daha fazlasını kardeşin için istemek haysiyetini, ‘îsâr’ kavramını Müslümanların gündemine taşımıştır.


Din hizmeti bir peygamberlik mesleğidir; peygamberlik de kesbi değil, vehbidir. İmamlarımız elbet peygamber değildir, ancak bu mesleği icra edenler ‘bu mesleği seçtiklerini’ değil, ‘bu mesleğe seçildiklerini’ varsaymalıdırlar. Bu düşünce onları mevcut angajmanlarından kurtaracak ve bir üst kategoride hizmet ediyor olma hissi ile yüceltecektir. Hz. Peygamber’in ashabının yıldızlara benzetilmesi, havarilerin beyaz zambaklar olarak nitelendirilmesi boşuna değildir.


İmamlar bir tür sivil toplum diplomatlarıdır. Ancak şunun altını çizmemiz gerekiyor; ‘sivil toplum mühendisi’ değil, ‘sivil toplum diplomatlarıdır’. Mühendis ile diplomat arasındaki farkların en önemli olanlarından biri de şudur: İlki kendince kati hesaplar yapar ve sürecin gidişatı ile sonuçlarına dair kendinden emin bir tavır sergiler; onun için tek odak noktası sonuç olup sürecin önemi ikinci derecede dikkate alınır. Diplomasiye gelince, süreci ve sonucu etkileyen sınırsız etkenler her zaman göz önünde bulundurulur. O sebeple toplum mühendisleri çoğu zaman hesaba katmadıkları sonuçlarla karşılaşırlar. Din hizmetleri de bir diplomasi alanıdır ve Aliya’nın ifadesi ile İslam’ın canlı tezahürü olarak Müslüman, yola koyulmanın, yolda olmanın adıdır. İslam bir ütopya (idealizm) veya bir dram (materyalizm) değildir; o, üçüncü yoldur, idealist bir realizm, realist bir idealizmdir. Yolda olmak kulların işi, sonuca ulaşmak Allah’ın takdiridir.


Ilona Szabó de Carvalho’nun tecrübeleri ile konuşursak sivil toplum diplomatlarının en temel 3 görevi; toplumsal kaygıları ve beklentileri seslendirmek, yerel hassasiyetler tarafından baskı altına alınmamak ve nihayet devlet ya da vatandaşlar tarafından organize edilen sosyal ağların etkisinde kalmamak şeklinde özetlenebilir.”


Türkiye’de din hizmetlerinin önünde bugün çok ciddi sorunlar olduğunu ifade eden Rektör Prof. Dr. Polat, batıl inançların, bizden olmayan düşüncelerin fikir dünyamızı talan eden yapısının, imamlarımıza büyük sorumluluklar yüklediğine dikkat çekti ve sözlerine şöyle devam etti:


“Din hizmetleri ile meşgul olanlar, dünyevi menfaatleri uğruna hizmeti araç edinmemelidirler. Dünyaya meyletmeyen bir bakış açısının kazandıracağı özgüven yüksekliği, imam ve hatiplere söylem ve eylem üstünlüğü kazandıracaktır.”


Rektörümüz, İmam-Hatiplerin birleştirici rolünün bölge bölge, semt semt organize olmayı ve alana özel fikirler ve stratejiler geliştirmeyi zorunlu kıldığını anlattı. Bir zamanlar bütünleşik coğrafyalarda yaşayan insanların bugün için birbirinden bağımsız işlevleri olan, nitelikleri benzerlik göstermeyen, heterojen bireylerle ya da gruplarla muhatap olduğuna dikkat çeken Rektörümüz, imam ve hatiplerin bir kurmay stratejisi ile taktikler geliştirmek durumunda olduklarını vurguladı.


Öte yandan günümüz dünyasının küçüldüğünü, özellikle Türkiye’nin son yıllarda ihraz ettiği konum sebebiyle İslam dünyasının odak noktası haline geldiğine ifade eden Prof. Dr. Polat, farklı dillerde hutbe irat edebilecek imamlar yetiştirmenin vakti geldiğini de hatırlattı.


Bir açılış konferansı olarak organize edilen bu ilk toplantının, bundan sonraki yıllarda daha geniş katılımlı olarak tekrar edilmesi yönünde katılımcılar tarafından ortak irade beyanında bulunuldu.